hesabın var mı? giriş yap

  • suudi arabistan'da din adamlarının verdiği yaran bir fetva.

    şu an üzülüp yerime oturdum, az sonra yola çıkacaktım :(

    dünyayı mars'a mı taşısak lan müslümanlar da burada kalsın.

    kesin kıbleyi bulamayız diye çıkmıştır yasak.

  • sacer hem olumlu, hem de olumsuz anlamda kullanılır ve özü itibariyle kutsala atıf içerir. kutsala atıftan nasıl olumsuz bir anlam çıkabiliyor derseniz, size tanrıların lanetlerini hatırlatırım, ki sacer'in olumsuz olarak "lanetlenmiş, başına felaket geleceği kesin bir şekilde belirlenmiş" anlamında çevrileceğini de eklerim. demem o ki, sacer kendinde iki zıt anlamı kutsallık bağlamında taşıyor, yüceltiyorsa da bunu kutsala dayandırır, lanetliyorsa da.

    homo sacer'deki "sacer" de böyledir. ama kimin homo sacer'i elbette düşünür giorgio agamben'in homo sacer'i. (bu konuyu ilkin 1995 yılında yayınlanan homo sacer ıl potere savrano e la nuda vita başlıklı eserinde işlemiştir.) homo sacer büyük bir suçun/günahın faili olarak toplumdan dışlanandır, bu onu istisnaî bir figüre dönüştürür. zira sıfatı kutsala atıfla yoğrulan bu zat, işlediği günahtan üzerine kalan lekeyle öldürülebilirse de, toplumun yaşamsallığının bir gereği olarak düzenlenen, yazılı/yazısız kurallar gereği "kurban edilemez".

    elbette, biz modernler olarak her suç/günah işleyeni kurban etmiyoruz (aklınıza ilk geldiği şekliyle, kurban bayramı'ndan hatırladığınız yöntemlerle), büyük suç/günahtan ötürü hapse attığımız insanları toplumdan dışlayarak onları bir nevi toplumun ontolojisi bağlamında "yok" kılabiliyorsak da, bunun bir kurban töreni olmadığını, objeleşmiş suçlu/günahkâr subjeyi kendimizden uzaklaştırma olarak değerlendirilmesi gerektiğini kabullenmiş oluyoruz. bu kadarının bize yettiğini, toplumun işlenen suç/günah karşısında vicdanen rahat ve kendisini güvende hissetmesinin en önemli koşulunun sağlandığını, adaletin uygulandığını varsayıyoruz. lekesi çıkmayan tişörtün yer bezi yapılması gibi bir durum söz konusu, öyle ya, kimse en sevdiği tişörtü durup dururken yer bezi yapmaz, çünkü o insan için değerlidir, kurban törenlerinde en fazla değer verdiklerimizi kurban ederiz, en temiz olanlardan, bozulmamışlardan vazgeçeriz, ki böylece yüceler yücesi, kutsallar kutsalı tatmin olabilsin. değerli olmayanın kurban edilmesi kardeşlerin bile arasını açar, malumunuz. dolayısıyla homo sacer bir yer bezidir, değerli olamayacak kadar lekeli ama aynı zamanda kurban edilme ihtimali olmadığı için paçayı kurtarmış sayılabilecek kadar da talihli.

    agamben enigmatik buluyor homo sacer'i, aynı zamanda paradoksal ve paradigmatik. yer bezi analojisini sürdürürsek, tişörtten yer bezi yaratılması enigmatiktir, yer bezi olarak anlam bulmasının aynı zamanda eski tişörtlüğüne meydan okumak anlamına gelmesi bakımından paradoksal ve kullanışlılığı bakımından paradigmatik. b. cassin'in editörlüğünü yaptığı dictionary of untranslatables: a philosophical lexicon'daki "homo sacer" maddesinde freud ve başkalarının bu tamlamadaki semantik ikianlamlılığa vurgu yaptığı söyleniyor, ki bu da esasında isme karakter kazandıran niteleyici unsurun kendisinden yani sacer sıfatından geliyor, başta bahsettiğim buydu. agamben ise bu ikianlamlılığı yunancadaki "yaşam"ı ifade eden iki kelime üzerinden göstermek istiyor: bios ve zoe.

    bunlardan ilki farklı eylem ve niteliklerinin işleviyle görünür, o eylem ve nitelikler yoksa, var olan ölüm olur. ikincisi ise diğer yaşayanlarla paylaşılan yaşamı imler. agamben bu iki terime bakınca homo sacer'in imlediği paradoksun aynısını görür. demem o ki, homo sacer, kendisini kovan toplumun gözünde belli bir yaşamın adetlerinden ve niteliklerinden soyutlanmış biridir, ki burada yaşam diye vurguladığımız şey, yukarıda bahsettiğimiz, yunanların bios'udur. toplumdan soyutlandığı andan itibaren, homo sacer'de kalan nedir? bildiniz, yalın, yalnız başına yaşam, işte bu da zoe'dir diyor agamben.

    agamben'in asıl odaklandığı konu ise foucault ile arendt'in üzerinde çalıştığı modern biyopolitiğin sağladığı politik toplum okumasıdır. buna göre agamben modern toplumlarda totaliter ve demokratik eğilimlerin birlikte yükseldiğini görmektedir, bu eğilimler dikkatle irdelendiğinde görülecek olan (agamben'in gördüğü) şey, iktidarın bireylerin eylemlerini, başka deyişle yaşamlarını (bios) kurnazca kontrol ettiğidir. iktidar bireylere kendi esenliğine uygun olmakla birlikte oldukça "demokratik" görünen yasal haklarını teslim ederek onları yer bezine dönüştürmektedir, bu da bireyin zoe'sine yani en dipteki fiziksel var oluşuna dokunulmadığı ama işlevleri itibariyle bambaşka şeylere dönüştükleri anlamını taşır. bedenen sen sensin ama işlevsel olarak farklısın, iktidar kendi totaliter amaçları uğruna sana bir bireylik kazandırdı, nasıl? şeytanın bile aklına gelmez, değil mi?

    insanları denetleyerek özgürleştirdiğini varsayan totaliterlik deneyimlerinin istikrarlı savunucularına baktığınızda, göreceğiniz şey temelde iktidarın neyi nasıl başardığına ilişkin övgülerdir. bu övgüler, egemen iradenin kurguladığı bu denetçi sistemin aşılamazlığını aşılamak yönünde oluşturulmuş ve biçimlendirilmiştir. "sende zoe var, daha ne istiyorsun?" derler ve senden totaliter yöntemlerle denetlenmediğinde özgür kalacak bios'unun asıl işlevselliğini asla ama asla hatırlamamanı beklerler. hatırladığın anda, sana homo sacer olduğunu hatırlatmak suretiyle, haddini bildirirler, bunu yaparken iktidar olanaklarını ve yasalarını kullandıklarından oyunun kurallarını ihlal etmiş birey olarak kodlanırsın; demem o ki, oyunun kurallarını onlar belirlediği için, bu oyun göre değil, alışmamaya, yer bezi olmamaya özen göster.

    yukarıdaki paragrafın sonundaki öğüdün, homo sacer kurgusunda yeri olmadığının da farkındayım. arendt'in "haklara sahip olma hakkı" dediği şeyin olmadığı bir ortamda, "hakkına sahip çık" demek gibi bir öğüttü o. dile getirme mecburiyetini hissettiren bir dizgenin kapanış cümlesi, iktidarla asalak hayatı yaşayanların dayattığı çoğunluklarmış hissine verilen br tepkiydi. iktidar ile illa ki siyasî iktidarı anlamayın, ailede, iş yerinde ve üniversitede de aynı yer bezi işlevselliğini yakalayabilir, gördüklerinizi red, görmediklerinizi de kabul etmek zorunda olduğunuza alıştırılabilirsiniz.

    agamben nazi kamplarını örnek verir, içeridekiler öldürülebilir ama kurban edilemez, zira lekelilerdir; siz de kendi etrafınızdaki homo sacer kamplarına alıcı gözüyle bakabilirsiniz, lekeliler arasında daha uslu olduğunuza binaen, bazı günler başınız okşanabilir ve sisteme entegre olabilmişsiniz gibi mutlu olmanız beklenebilir. tecrit edilmeden tecrit edilerek ve tecrit edilmemiş gibi hissettirilerek özgür ve dolayısıyla mutlu kılınabilirsiniz. agamben bunun nasyonel milliyetçiliğin değil, modernitenin bir karakteristiği olduğunu düşünüyordu, yani yahudi kampları kuran onlar değil, modernitenin kendisiydi. bunun ezcümlesi, "homo sacer'ler böyle istiyor, ne yani sen millî iradeye karşı mı geliyorsun"dur.

  • 7000 entry sahibi, 600+ karması olan celebrity sözlük yazarlarının dahi başlık içinde ara butonunu kullanmaması, bu sebeple sözlüğün en popüler başlıklarının anasının sikilmesi. aferin valla, debe'ye de girmiş. bu başlığın 5 sene sonraki halini düşünemiyorum. penguenler ve gamzeler sevsin sizi!

    #21303865 / 26 aralık 2010 / tam 51 kez favorilenmiş bu entry. hatta başlığı şükela modunda incelediğinde dahi ilk sayfalarda çıkıyor. yapman gereken tek şey başlık içinde "gamzedeyim" kelimesini aramak.

    #30464433 / 5 ekim 2012 / bu arkadaş da aramaya inanmamış. bire bir aynı temalı 2. entry.

    #32154294 / 13 şubat 2013 / bu arkadaş da aramaya inanmamış. belki de bilmiyor, yol gösteren olmamış.

    #48406062 / 14 ocak 2015 / ve fakat sen diazepam'sın yahu, büyük düşün biraz! sen nasıl aramazsın arkadaş? yazık, bu sözlüğün ruhuna fatiha okuruz bir müddet sonra..

  • kuranda bir (1) erkek şahitliğinin yerine iki (2) kadın şahitliğinin geçerli olacağının ayan beyan yazılmasına rağmen, (bakara 282)
    kadınlarınıza hafifçe vurabilirsiniz denilmesine rağmen, (nisa 34)
    erkeğin günaha girmesinin sebebinin kadın olduğunun dolaylı olarak söylenmesine rağmen (yasak elma)
    kadınlar tarlanızdır ve tarlanıza dilediğinizce varabilirsiniz denilmesine rağmen, (bakara 223)
    mirası bile eşit olarak dağıtmamasına rağmen, (mirasçıların tamamı kızsa tüm mirasın 2/3ünü alabiliyorlar) (nisa 11)
    bizzat "erkekler, kadınlar üzerine hakimdirler." (nisa 34), "kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın" (nisa 3) cümlelerine rağmen,

    hala burada "kuranda kadın erkek eşittir" denilebilmesi.

    rakamla da eşit değil, ahlak ile de eşit değil... hala burda goy goy yapılıyor.

    ayrıca
    kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz

    *

    ekleme: ilgili ayetlerin kaynakları.

  • (bkz: alternatif tıp)

    bir cins kurbağa salgısının, ejder kanı ağacı ile sıvı ortamında birleşiminin deriyi yakarak (hafifçe) tahrip edilen bölgeye sürülmesi ve bu ikilinin kana karışmasıyla uygulanıyor. erkeklerde kol kadınlarda bacakta yapılıyor.

    şaman tedavisi olan bu uygulamanın bilimsel olarak da açıklaması yapılmış vücuda sağlam iyileştirici etkileri ortaya konulmuş.

    uygulaması (henüz kendim yaptırmasam da) bazı ritüellerle oluyor. kendisi de şaman ve aynı zamanda tıp doktoru olan arkadaşım bu uygulamayı yapıyor ve kesinlikle tavsiye ediyor. (kalp hastaları ve hamileler hariç)

    kambo

  • nasıl geriye gittiğimizi gösteren konferanstır. şimdi erzurum'da orucu ne bozar konferansları var herhalde.

  • sıra dışı olduğunun, doğduğundan beri farkında olan bir sıra dışı. bir polimat, talihin sevdiği cesur, salon adamı, cephe askeri, zarafet timsali, bir deha. dünyaya böylesi lütufla kuşanmış gelip, her yerde çok iyi hayatlar yaşayabilirdi. bastığı her toprağın vazgeçilmezi olabilir; gündelik keyiflerden keyif beğendiği, her masanın baş köşesinde olduğu pek çok alternatif yaşam sürebilirdi. bunu biliyordu ve bilerek bizi seçti, bizi sevdi, meselemizi kendine mesele edindi. şu çapta bir fedakarlığı öz evladı için yapmayan insanlar varken, bu ne fevkalade bir özveridir, akıl alır gibi değil.

    teşekkürler, yıkılan evinden çıkan alevlerin gölgesi göz bebeklerine akseden kimsesiz bir milletin "kimsesi", sayende 100 yıldır başımız üzerinde çatımız var.